Turkish4D

Мечтаешь о Турбо-Стартере?
Готов выучить язык за 40 уроков?

СПЕЦИАЛЬНАЯ АКЦИЯ

Доступна удобная оплата по 2 урока.
Учи в своём ритме.
Заказывай уроки по мере необходимости.

Акция действует для языков:

* Кнопка покупки уроков расположена в конце 1-ого бесплатного урока

730. Дырки в Воротничке.

Сделала вам дырки. Можете играться с ними, пока не будете на скорости попадать сразу во все. Давайте, достигайте совершенства.


- Nasıl gidiyor?
- İyidir, sende ne var ne yok?
- İyi... Sadece 5 dolar, dostum.
- 3 dolar veririm.
- Bayım!
- Kızıma iyi bak! Bir aya kadar (через месяц) dönerim.
- Teşekkürler, efendim.
- Tuttu, üç.... tuttu, iki.... tuttu, dört. Tüm kodlar tamam. Açmaya hazırlanıyorum.
- Üç iki dört... Dur!
- Ne oldu?
- Dur dedim durmadın! Adamlarım 10.000 saat, 'Alman'a bu kadar yaklaşmak için çalıştı ama sen kanıtlarımı yok ettin! (уничтожил)
- Ajan Burke, böyle olacağını (что будет) nereden bildiniz (вы узнали)?
- Üç iki dört, telefonlarınıza bakın. Ne diyor?
- FBI.
- Evet, FBI.
- Belli (ясно) ki geleceğimizi biliyormuş.
- Yapma ya, Kopernik? Birisi bunun ne olduğunu söyleyebilir mi? Kimse yok mu? Kimse ne olduğunu bilmiyor mu? Harika! Bir bakın kendinize. Kaçınız (Сколько из вас) Harvard'a gitti?... Kaldırmayın ellerinizi! Kaldırmayın!... Diana, şuna bak. Anlaşılan, bizim oğlanın espri anlayışı (чувство юмора) yerinde... Ne?
- Neal Caffrey kaçmış.
- Bu ne?
- Federal Güvenlik senin yardımını istiyor.
- Benim yardımım mı?
- Müdür Thompson özellikle seni istedi.
- Ben mi? Neden beni istesin (ему хотеть) ki?
- Kuvvetle muhtemel, onu yakalayabilen tek kişi olduğundandır (из-за того, что ты являешься, видимо).
- Ajan Burke, ben Thompson, Federal Güvenlik. Yardımınız için sağ olun. Davanın ajanı siz miydiniz?
- Evet, bendim. (это был я)
- O zaman alışılmadık (нештатная) bir durum olduğuna katılıyorsunuzdur.
- Neden Neal dört yıllık cezasının bitmesine üç ay kala kaçsın (ему убегать) ki?
- Biz de bunu merak ediyoruz. Beyefendi Warden Haskley. Ajan Burke, FBİ.
- Topu düşüren adam sen misin?
- Siz, bütün insanlarDAN, Neal Caffrey'in bunu yapabileceğini biliyor olmalıydınız.
- Biliyorum. Hayatımın üç yılını onun peşinde geçirdim (я провёл) ve sen de ön kapıdan çıkıp gitmesine (чтобы он ушел) izin verdin.
- Beyler, Caffrey'in bizden dört saat önde (впереди) olduğunu hatırlatabilir miyim?
- Caffrey, E blok Personel Banyosu'ndan gardiyan kıyafetiyle çıkmış.
- Üniformayı nereden (где) bulmuş?
- İnternetten, üniforma temin (заказов) şirketinden.
- Kredi kartı mı kullanmış?
- Eşimin American Express'ini kullanmış.
- Bir daha kullanırsa diye (на случай) numarayı takip ediyoruz.
- Kullanmaz.... Kapı için kullanılan anahtar kartı nasıl bulmuş?
- Görevli kartını, kasedi kullanarak üzerine kaydettiğini düşünüyoruz.
- Bir CD çalar vermeliydiniz.
- Ön kapıdan çıkmış, park yerindeki bakım kamyonuna düz (прямой) kontak yapmış. Havaalanı yakınlarında terk edilmiş halde (брошенным) bulduk. Kaçmaya çalışırsa diye de güvenliği arttırdık. (И на случай, если он попытается бежать, мы увеличили меры безопасности).
- Caffrey'i yolları kapatarak veya 'aranıyor' posterleri asarak (развешивая) bulamayız!
- Kaçmadan hemen önce sakalını kesmiş.
- Neal'ın sakalı yok ki.
- Tüm mahkumlar, her sabah hücrelerinden çıkarken fotoğraflanıyor.
- Neredeyse tanıyamıyorum.
- Sanırım istediği de bu. (Я думаю, он этого и хотел).
- Bu sabah mı?
- Evet.
- Geri al.
- Dur! İşte, tıraş olmayı bıraktığı an. O gün olan (что было) her şeyi bilmek istiyorum.
- Bir ziyaretçisi varmış.
- Kate Moreau. Tanıyor musun?
- Evet, tanıyorum.
- Ses yok mu?
- Yok.
- Otomatiğe bağlamış (на автомате) gibi her hafta geliyormuş.
- Bu ziyaretten pek etkilenmiş gibi durmuyor.
- Ne sürede (за сколько) buraya bir dudak okuyucu getirtebiliriz?
- 'Seni beladan koruyacağım. Adios, Neal. Bu gerçek.' Önümüzdeki hafta gelecek mi? (он там на самом деле говорит Sonraki hafta geldi mi?)
- Asla gelmeyecek.
- Tamam, hadi Kate'i bulalım.

- Bakıyorum da (Я так погляжу,) Kate taşınmış. Onun içine bir mesaj atıp mı gitti?
- Şişe esas mesaj. (Бутылка и есть послание)
- Uzun zaman oldu.
- Evet. Şöyle böyle beş yıl.
- Taşıyor musun?
- Silahları sevmediğimi biliyorsun.
- Senin gibi birinin, çıkmasına 4 ay kala (за 4 месяцв до выхода), nasıl böyle bir salaklık yaptığını soruyorlar.
- Sanırım çözmüşsün.
- Kate hapishanede sana Adios diyor, sonra da yok olma işlemleriyle uğraşıyor. Yolu burada bitiyor. Ama zaten biliyorsun.
- İki gün olsa da özledim (неееет. он говорит "я опоздал всего на два дня")
- Yine de, süper korumalı hapisten kaçmak bir buçuk ayını aldı (у тебя ушло полтора месяца). Çok etkileyici.
Tehkile yok. Hedef tanımlandı (опознан) ve silahsız.
- Anlaşıldı.
- Etrafımız mı sarılı? (Мы окружены?) Kaç kişi?
- Benimkiler ve federal güvenlikçiler. Hepsi burada sanırım.
- Mesaj ne diyor?
- Elveda.
- Kadınlar... Bunun için bir dört yıl daha verdiler sana, biliyor musun?
- Umurumda değil... Geçen sefer beni tutukladığında da bu takımı giyiyordun.
- Hiç demode olmuyor. (Не выходит из моды).
- Bu nedir biliyor musun?
- Fikrim yok. Seni bulayım diye aniden çıkarılmadan önce (до того, как меня вытащили) çalışmam gereken bir davadan aldım.
- Sence yakalayabilecek misin?
- Bilmiyorum. Epey iyi. Belki senin kadar bile olabilir.
- Bunu sana söylersem ne alırım? Bir buluşma eder mi?
- Neden bahsediyorsun?
- Bunun ne olduğunu şu an söylersem, bir hafta içinde hapishanede benimle buluşur musun?... Sadece bir görüşme.
- Tamam.
- Yeni Kanada 500'lüğünün güvenlik ipliği.
- Ellerini görebileceğim (где я их смогу видеть) bir yere koy. Gidelim.
- Bir hafta.
- Aldım.
- Bizim beli sıkı çocukları bu kadar kızdıran (разозлившее) ne?
-Sen.
-Ben mi? Ne yapmışım ki?
- Caffrey haklıymış. Banka kasasından çıkan şey, yeni Kanada 500'lüğünün güvenlik ipliğiymiş.
- Vay anasını. Anlaşılan hala formülleştirme aşamasındalarmış.
- Kanada Gizli Servisi nasıl çözdüğünü çok merak ediyor.
- Eğlenceli olmalı.
- Uluslar arası bir olayla başlayabilirdin.
- Nereden bildin?
- Yapma, Peter. İşim bu. Kanadalılar ne kadar kızgındı?
- Çok. Yani, Kanadalılar ne kadar kızabilirse o kadar. Tamam o zaman, buluşmayı kabul ettim. Buluştuk.
- Ona neden 'Alman' dediğinizi biliyorum.Hayalet Gemi gibi, ne zaman yaklaşsanız (вы подбираетесь близко) kayboluyor.
- Onun hakkında nasıl bir şey bilebiliyorsun?
- Sen hayatımı biliyorsun. Sence ben de seninkini (твою) bilmiyor muyum? Doğum gününde kart aldın mı?
- Bel altı (ниже пояса) oluyor.
- Alman'ın peşinde, benim peşimde olduğun kadar kaldın. Yakalamana yardım edebilirim.
- Cidden mi? Cidden mi? Nasıl oluyor o öyle? Hapiste mektup arkadaşı olmak mı istiyorsun?
- Beni buradan çıkarabilirsin. İçtihat (Прецедентное) hukuku var örneğin. Senin gözetiminde salınabilirim (меня могут выпустить).
- Güzel, bu... bu çok güzel. Ama haklısın, seni tanıyorum. İkinci kez çıktığında da, Kate'in peşinde düşeceğini (что ты пустишься) biliyorum.
- Peter, kaçmayacağım. GPS takip bileziği. Yeni çıkanlar kurcalanamıyor (не может быть взломан) ve atlatılamıyor.
- Her şeyin bir ilki (первый раз) vardır.
- Biraz düşün.
- Üzgünüm, Neal. İyi denemeydi.

- Söndürme vakti, Bobby, hepsini kapat.
- Neal, ışığı kapaman lazım.
-Bir dakika daha verir misin, Bobby?
- Tamam, bir dakika.
- Gece yarısı olmadı mı daha?
- Oldu, yeni gün.
- Kes amına koyayım!
- Bu gece yatağa geliyor musun?
- Evet.
- Sorun ne?
- Yok bir şey.
- Neal Caffrey olduğunu söyleme sakın. Üç yıldır adamla yarışıyorum yani.
- Bugün dışarıda olabilirdi.
- Teklifini mi düşünüyorsun? Tabii ki öyle, yoksa benimle yatakta olurdun. Bulmana (Тебе его найти) yardım edebilir mi?
- Neal zeki. Zekanın ne kadar hoşuma gittiğini biliyorsun.
- Sarmaşık birliği'nin karma okulundan seni atanlar kadar zeki mi?
- Neredeyse evlendiğim kadın kadar zeki.
- Güzel cevap. Peki sorun ne?
- İşler bu şekilde gitmemeli. Yakalanırsan hapiste yatarsın (сидишь). Bundan fazlası - Kayıp bir aşktan fazlası var. İkili oynuyor (ведет двойную игру) gibi bir şey var.
- Senin yakalayacağını bile bile, maksimum güvenlikli bir hapishaneden kaçıyor, sen de şimdi çıkmasına izin verirsen seni kandırabileceğini mi düşünüyorsun?
- Çalışılan (рабочая) bir teori bu.
- Evet, çalışmaya devam et.
- Bir erkeğin sevdiği kadın için bunu yapmasına inanmak senin için çok mu zor?
- Neal kendine hapishanede dört yıl daha aldı. Ne için?
- Ne için mi? Neal'ın yerinde olsaydın, benim için kaçmaz mıydın?

- Bir bakayım... Nasıl çalıştığını anladın mı?

- Evet, senin kontrolünde, FBI gözetimi (наблюбение )altında salındım (меня выпустили). Bu şeyin de bacağıma sarılmasına izin verdim. Kaçırdığım bir yer var mı? (Я что-нибудь пропустил?)
- Evet. Kaçarsan ve seni yakalarsam, ki yakalayacağımı biliyorsun çünkü 2-0 öndeyim, buraya dört yıllığına (на четыре года) dönmezsin. Ömür boyu yatarsın... Kate'i aramak cezbedici (заманчивым) olabilir. Kanma!
- Söyledim sana, şişe 'elveda' diyordu.
- Öyle kalsın (пусть так и будет) o zaman. Geçici bir durum bu da. Alman'ı yakalamama yardım edersen, kalıcı (постоянным) yaparız.
- Nereye gidiyoruz?
- Yeni evine.
- Bu Neal Caffrey, sabah ofisten aramıştık.
- Al bakalım, yılan gözlüm.
- Teşekkürler. .. Bir saniye konuşabilir miyiz?... Dur, biraz daha gidelim.
- Burada kalmak zorunda mıyım?
- Adam ol, tamam mı? İçeride seni barındırmak (содержать) aylık 700 dolar ediyordu, burası da 700 dolar. Paraya göre alabileceğinin en iyisi (лучшее, что можно получить за такие деньги) bu. Daha iyisini bulursan durma al (не стой, бери).
- Kıyafetler ne olacak? Tüm dolabımı giyiyorum şu an.
- İkinci el mağazalarını sever misin? Bu caddenin sonunda bir tane var... Hayır. Başlama, itiraz yok! Bunu sen istedin, değil mi? Bak şuna, o kadar da... Bak şu kıza. Hapishanede böylesini bulamazsın, değil mi? Hayır, imkanı yok. Dinle, takip bileziğin buranın üç kilometre çevresinde gezebilmene (чтобы ты мог передвигаться) ayarlandı. Bu da ev ödevin. Unutma, üç kilometre. Sabah yedide görüşürüz.
- Bunları bağışlamaya geldim. Erkek takımları.
- Bunlar harika!
- Rahmetli kocama aitlerdi (принадлежали), Byron. Gerçekten kıyafet konusunda harika bir zevki (вкус) varmış.
- Bakabilir miyim? Sağ olun. Devore mu bu?
- Evet, Sy'ın kendisinden kazandı.
- Kazandı mı?
- Arka kapı oyununda yendi (обыграл) onu.
- Kocanız Sy Devore ile poker mi oynadı?
- Kesinlikle oynadı. Ben de oynadım.
- Hayır.
- Evet.
- Oğlanlar bir karesinde bir elliğine oturmama izin vermişlerdi. Hem de iyiydim. Seni bunları takdir ederken gördüğüme (видеть, как вы оценили) sevindim. Birinin yapmasını umuyordum. Tamamı bunlarla dolu (полный таких) kocaman bir dolabım var.
- Kocaman dolap mı?
- Yani, aslında orası misafir odası, ama yıllardır depo haricinde (за исключением) bir şey için kullanmadım. Byron ne zaman dansa gitsek bunu giyerdi (надевал). Çevre koşulları, nasıl desem (скажем так), çok daha iyiydi.
- Yakında mı oturuyorsunuz?
- Uzak değil.

- Selam, Caffrey için geldim, oda 11.

- Evet, evet, Yılan gözlüm. Tatlı oğlan. Bir not bıraktı.
- Sevgili Peter, 2,5 km öteye (за 2,5 км отсюда) taşındım, 87 Riverside, öptüm, Neal.
- Dalga geçiyor olmalısın (Да ты, верно, издеваешься).
- İyi günler.
- Teşekkürler. Bence yanlış adrese geldim.
- Siz Peter olmalısınız.
- Neal Caffrey'i arıyorum.
- Yukarıda.
- Erkencisin. (Что-то ты рано).
- Havaalanında olaylar oldu. Pamuk Prenses'de gelişme var.
- Pamuk Prenses... Alman'ın Barcelona ile iletişimini kırdığında kullandığın tabir (выражение).
- Tanışmışsın.
- Evet. Öteki yerden daha güzel, sence de öyle değil mi?
- Evet, diğer yerin bir manzarası olduğunu hatırlamıyorum.
- Senin önerinle (по твоему совету) ikinci el mağazasına gittim. June da...
- Köpekli kadın, tanıştık.
- ...Merhum (Покойного) kocasının kıyafetlerini bağışlıyordu. Denedim falan. Fazladan misafir odası da varmış. Aynı fiyata (за ту же цену) daha güzel bir yer bulursam almamı sen söylemiştin!
- Söyledim onu!
- Hepsi (И всё это) 700 dolar mı?
- Evet, ama mekanın çevresine yardımcı oluyor.
- Tabii, köpeği besle.
- Evet, Jaguar'ı yıka. Zaman zaman torunu seyret.
- Bebek bakıcılığı mı yaptırıyor?
- Nasıl gidiyor?
- Günaydın Neal.
- Torun mu?
- Sanat okuyor.
- İnanılmaz! Git giyin.(Иди одевайся)
- İzninizle.
- Merhaba büyükanne.
- Günaydın, Cindy.
- Harika. Koyduğumun (грёбаный) kahvesi bile harika. Bileğindeki mücevher (драгоценное украшение) değil, biliyor musunuz? Bu çocuk suçlu.
- Byron da öyleydi.

- Çizgi film gibisin.

- Klasik bir Rat Pack. Devore kendisi.
- Pardon, Dino. Şapkayla mı duracaksın? Hadi gidelim.
- Sinirlendin. Kedi ulaşamadığı ciğere...
- Bu neydi ki?
- Bak, hangi kuralı çiğnediğimi (я нарушил) söyle, be kendimi bizzat hapse geri yollayacağım.
- En baştan mı? Çok çalıştım, işimi layığıyla (с соответствующим достоинством) yaptım. Ancak benim, kahvemi yudumlarken, 22 yaşındaki bir sanat öğrencisiyle paylaşabileceğim 10 Milyon dolarlık bir Manhattan manzaram yok.
- Neden?
- Neden mi? Çünkü gerek yok! Yaptığım işlerin değeri, gerçek dünyadaki belirli şeylere denk geliyor (соответствует). Bulutlarda kapuçino içmiyorum.
- Bak, senin için çok önemliyse June'un kahveyi nereden aldığını öğrenebilirim (могу выяснить).
- Olay (дело) kahve değil.
- Bence öyle.
- Hayır, değil. Başını belaya sokan da bu! Seni kilit altında tutan, bu bedavadan kazanma planların da böyle başlamıştı.
- Bence bir çeşit italyan kahvesiydi.
- Arabaya bin!

- Tamam, bu kim?

- Bu, Diana. Diana benim denemecim. (моя стажерка)
- Denemeci mi?
- Stajyer ajan. Benim yapmadığım her şeyi yapıyor. İşinde çok iyidir ve her şeyi senden iyi yapar.
- Sen Neal Caffrey olmalısın. Güzel şapka.
- Neyimiz var?
- Adı Tony Field. Gümrük (таможня), İspanya'dan gelirken, bizim Pamuk Prenses ile ilgili olabilir diye etiketlemiş.
- Gümrük iyiyi mi oynuyor?
- Yine aynılar işte. Adam onların gözetimi altında, bizim değil.
- Benim için daha az evrak işi (бумажной работы). Ne taşıyor?
- Buna bayılacaksın.

- Blancanieves y los sıete enanos?

- Pamuk Prenses ve yedi cüceler.
- Alarmımızı bu mu öttürdü (заставило щебетать)? Bu adamla ilgili ne biliyoruz?
- Nadir kitap (редких книг) pazarlamacısı olduğunu söylüyor.
- Evraklarında bir sorun var mı?
- Hayır. Önceki üç yolculuğunda da aynı kitabı aynı miktarda getirmiş. Her seferinde (каждый раз) aynı açıklama.
- Pekala Dino, zamanımızı mı harcıyoruz?
- Fura veya özel sürüm (тираж) değiller. Çok para ediyor olamaz.
- O zaman neden bunları getirerek onca belaya giriyor?
- Güzel soru.
- Tüm bu evrak işleri epey gerdi adamı.
- Konuşmak istiyorum.
- Ayarlayayım. Baksana, Patron, biraz kahve alacağım, sen de ister misin?
- Evet, kafeinsiz ne olursa (что угодно, лишь бы без кафеина).
- Dıana, benimki sert olsun.
- Neal, kahveci hemen dışarıda.
- Ligin çok uzağındasın.
- Acı veren flört. Dans gibi.
- Burada dans yok. Davetiyesinde bile değilsin. Sana dans yok.
- Şapkayı beğendi ama.
- Giymeyi tercih ederdi.

- Peter Burke, FBI.

- FBI mi? İyice işi karıştırıyorlar.
- Demek kitap pazarlıyorsun?
- Evet, herkese söylediğim gibi, tekrarlıyorum, işim nadir kitapları ithal edip satmak (импортировать и продавать).
- Ne kadar nadir olabilir ki? 600 tane var sende.
- Kriminal'e gitmemi de ister misiniz? Parmak izi için yardım ederler.
- Anladım. Çünkü sana işini nasıl yapacağını söylüyorum... Pamuk Prenses, İspanyolca.
- Pamuk Prenses Disney tarafından yaratılmadı, dedektif. 'Mickey Mouse' dışında geçmişte yeri olan hikayeler de var.
- Ben bir federal ajanım. Sen de Kraliçenin saf bekaretinin folklorundan mı bahsediyorsun? Alexander Pushkin'in 'Beyaz Prenses ve Yedi Şövalye' eseri gibi? Bu mudur (что ли) demek istediğin? Kitaplar ne için?
- Müvekkilimle  (С моим клиентом) konuşmadıysanız memnun olurum. Ana yasa falan.
- Ambulansın peşine mi takıldın yoksa uçarak mı geldin? Otostop çekmişsindir. (Ты, видимо, автостопом добирался).

- Dans yok demek?

- Senin için yok.
- FBI'da bir politika var sanıyordum.
- Orası ordu. Sormayız, umursamayız. Gümrük müfettişi (следователь таможни) nerede?
- Neal haklıymış. Kitaplar pek değerli değil. İnternetten birkaç dolara halledebilirsin.
- Adamın avukat çağırdığını neden söylemedin? İkinci konuşmayı yaptıktan sonra onunla konuşamam.
- Kimseyi aramadı ki.
- Peki o zaman avukat nasıl...
- Hemen paramedisin getirilsin.
- Kimse avukatın üzerini aramadı (не обыскал адвоката) mı? Tanrım!

- Elimizde ölü bir pazarlamacı, katil bir avukat ve bir sürü değersiz kitap var. Tamam, hadi. Islah olmuş (исправившийся) profesyonel bir sahtekar olarak, Alman'ın bunlarla ne işi olabilir?

- 1944'te Madrid'de yayınlanmıştır. İşte bunun peşinde.
- Orta sayfa mı?
- Daha fazlası. Bu 1944 İspanya Basın Parşömen'in bir parçası.
- Demek bunu istiyordu. Güzel. Bu güzel.
- Orijinali bu şekilde olan bir kağıdın kalpazanlığını (подделка) mı yapacak?
- Ben öyle yapardım.
- Tony bunlarla üç sevkiyat (поставки) yapmıştı.
- Kitap başına (на книгу по) iki boş sayfa, 600 yaprak eder.
- Tablo için çok, para için de az, miktar olarak. Eminim ölü pazarlacımız biliyordur. Diana, cüzdanı nerede?
- İşte burada.
- İspanya için ayrılmadan önce gittiği yer.

- Evet, hatırlıyorum onu. Birkaç ay önce gelmişti, bir de (и еще) geçen hafta geldi. İşte bunu görmeye geliyordu. İspanya zafer Antlaşması. Birkaç fotoğrafını da çekti. Bir kitap yazacağını söylemişti. Çok yazık olmuş. Bu antlaşmanın büyüleyici bir hikayesi var.

- Goya eseri.
- Evet, çok güzel değil mi?
- Şuna bir bak. Tam uyuyor (подходит). Aylık 700'ünü hak etmeye başladın.
- Büyüleyici hikayesi bar demiştiniz.
- Öyle. Savaş sırasında bir sorun olmuştu.
- 1944.
- Evet. Evet, itilaf devletlerine (союзникам) karşı olan savaşta Amerika İspanya'yı desteklediğini açıklamıştı. Bu borcun çok azı (из этого долга очень мало) ödendi. Ele geçirilen kutularla ilgili bir spekülasyon da yok değil, bir çoğu hala Altamira mağaralarında (пешерах) saklanıyormuş.
- Bunlarla dolu kutular mı?
- Evet. Oğlum bu iş yapardı, değil mi? Yaşayan tek kapya bu.
- Sahte olması dışında.
- Hayır, imkansız.
- Neden bahsediyorsun sen?
- Mürekkepten. Bu demir pası renginde olup her renk periyoda uyuyor ama daha kurumamış. Arap sakızı kokusunu alabilirsiniz.
- Hayır, bu 1952'den beri burada.
- Buraya geleli (с тех пор, как она попала) bir hafta bile olmamış.

- Tamam. Tony iki yolculuk yaptı. İlk seferinde (в первый раз) antlaşmanın fotoğrafını götürdü. İkincisinde ise, orijinali çalıp bu kopyayla değiştirdi. Bunu doğrulayabilir miyiz?

- Zamanlı mürekkep kimlik testi, antlaşmanın yaklaşık altı gün önce hazırlandığını söylüyor ki, Tony'nin ziyaretiyle aynı zamana (времени) denk geliyor.
- Desteklemek için video gözetimini de çekiyoruz.
- Güzel. Esas sorumuz gerçekten güzel bir taklit yapıp, sonra da doğru kağıdı bulup, arşivlere geri koymanın derdini almak neden?
- Antlaşma hala para ediyor mu? (денег стоит?)
- Tek seçenek var, her türlü para eder.
- Ne kadar ediyor?
- 1000 dolar hisse senedi (senet - ваучер, бумажка).
- %9 faiz getirisi (профит, доход по акциям)
- 64 yıllık geçmişi de sayarsak...
- 248.000 dolar
- Ne dediyse o. (Всё как он сказал).
- Çeyrek milyon. Az para değil. Elinde de 600 yaprak olduğuna göre...
- 150 milyon civarı. (приблизительно)
- Hepsini geçebilirse zengin biri olurdu. Ama yine de neden gerçek antlaşmayı alıp sahtesiyle yer değiştirdiğini söylemedi.
- Bence söyledi. Ya orijinallerin olduğu kutuları bulunduğu iddia ettiyse?
- İspanya'daki o mağaralardan çıkardığını.
- Evet. Doğruluğunu nasıl kanıtladılar?
- Arşivdekileri alıp, orijinaliyle karşılaştırdılar.
- Ki halihazırda (уже) kendi kopyalarından biriyle değiştirilmişti.
- Yani kesinlikle uyuşacaklar (совпадут). Bu iyi oldu! Bu çok iyi oldu! Peki, bir de şunu düşünelim.
- Elizabeth arıyor.
- Şu an arabayı tam evin önüne çekiyor olduğumu (что я подъезжаю к дому) söylesem bana inanır mıydın?
- Zaman kavramın (твой счет времени) hepten yok oldu. Oluyor öyle.
- Umarım yemek hazırlamamışsındır.
- Kimle evlendiğini unuttun mu? Ondan daha zekiyim. Peki Neal ne yapıyor? 'Satchmo!'
- Diana ile tanıştı.
- Cazibesine (его обаянию) karşı koyabilen kadın. Eminim zamanla alışacaktır. Yardım ediyor mu?
- Bir şeyin tam ortasındayız burada, El.
- O zaman beklemeyeyim.
- 10 dakikaya ayrılıyorum. Söz. En fazla 20.
- Biliyorum.
- Hoşça kal.
- Çiğnemeden yutma. Baban gibi görünüyorsun.

- Hafta sonuna büyük plan var mı?
- Bilirsin, bozduğumu toparlamam lazım, maça gideceğiz.
- Elizabeth ile mi?
- Evet, evet. O da var. Ne hoş, değil mi? The Giants'ı seyretmek hoşuna gidiyor.
- Yıl dönümünüzde bile mi?
- Bunun geldiğini altı ay öncesinden görmüştüm, ve her şekilde, elime yüzüme bulaştırıyorum (вляпываюсь).
- Sakin ol, dostum. Hala birkaç günün var.
- Hayır, bu geçen sene olmuştu. Bunu özel bir şey ile telafi edeceğimi (что я компенсирую) söyledim. Donatella'nın köşesinden fırlayıp öcü yaparak veya yatakta zıplayarak değil.
- Yemeği atlayın.
- On yıldır evliyiz. Artık sayılmıyor bile o.
- Tamam, Romeo. Hadi çözelim sorununu. Neyle ilgileniyor?
- Cinsel olarak mı?
- Hayır, hayır. Varlığıyla ilgili. Onu canlı hissettiren şeyler nedir?
- Bilgim dahilinde değil. (Это не входит в круг моих знаний)
- Nasıl bilemezsin ki? Benim peşindeyken, ayakkabı numaramdan, kaçta uyandığıma kadar bilirdin.
- İş o (То ж работа). Çok fark var.
- Yani bir ilişki de iş değil midir?
- Hayır, hayır. Bana ilişkilerle ilgili ders veremezsin. Benim karım, kimliğini değiştirip, benden kaçmak için ülke dışına çıkmadı... Evet, evet, evet. Acımasız oldu biraz. Öyle demek istemedim.
- Evet istedin. Ülke dışına cidden çıktı mı?
- Bilmiyorum.
- Fransa mı? Fransa'ya mı gitti?
- Bilmiyorum... Ne yapacağım ben.
- Hayır. Arabanın bu tarafından ilişki tavsiyesi yok artık. Dr.Phil'i ara, tamam mı?

- Kesin gerçekliğin, sarhoş taksiciler tarafından, jenerasyonun en akıllı bireylerinin canını nasıl sıktığını gördüm.
- Ne yapıyorsun, Mozzi, lan! Karanlıkta oturmuş, Ginsberg'i taklit bile edemiyorsun.
- Işık seni nasıl bulacağımı gösterdi, dostum.
- Bak, biliyorsun burada kendine yardım edemezsin. Nasıl girdin?
- Bunu kullandım. Kapıyı çaldım. Kendimi June'a tanıttım. Harika birisi. Toruna bir göz gezdirdin mi?
- Geldiğin için sağ ol.
- Ya ne yapacaktım? Gelmese miydim? Görebilir miyim.
- Bir şey yapabilir misin?
- İmkanı yok. İmkansız. Güneşe çok yakın uçmuşsun, dostum. Kanatların yanmış.
- Kate nerede, Moz? Nereye gitti?
- Kız bir hayalet, dostum. Klas bir iş ile yok oldu gitti.
- O zaman aramaya devam et. Fransa'ya bak.
- Fransa mı?
- Biliyorum tamam mı? Muhtemelen hiçbir şey yok. Sadece, her yere bak (везде посмотри).
- Bir şey daha var. Bunu kimin yarattığını bulmamda yardım etmeni (чтобы ты мне помог найди) istiyorum.
- Muhteşem bir şey. Sanat kaplazanlığının en kötü yanı ne, bilir misin? Kendi işinden (за свою работу) saygınlık kazanamazsın.

- El? Tatlım? ... Ne seviyorsun? Ne özel olur. Bir bak, hiç değişmedin. Ben değiştim.
- Evet, ben Burke.
- Ben Jones. Caffrey'in bileziği harekete geçti. Sizinle mi?
- Hayır! Geliyorum... El, gitmem lazım. Neal alanının dışına çıkmış.
- Ajan Burke, orada mısınız?
- Caffrey benimle.
- Emin misiniz?
- Evet, evet.
- Günaydın hayatım.
- Peter.
- Benim koltuğumda mıydın?
- Evet, seninle konuşmaya geldim.
- Bir de, Peter, söylemem lazım ki, böyle harika bir eşin olmasını hiç beklemiyordum.
- Evet, seviyorum onu. Koltuğumdan kalk.
- Tatlım, sadece sohbet ediyorduk.
- Sohbet mi? Buraya nasıl geldin?
- Taksi.
- Takipçini aktifleştirmişsin. Benim evimde, benim kanepemde, karımlasın!
- Selam, Satchmo.
- Şimdi de köpeğimi seviyorsun.
- Elizabeth'e çıkma teklif etmeden gerçekten gözaltına mı aldın? Peter, seni küçümsemişim (я тебя недооценил)
- Ona mı söyledin?
- Başka biriyle görüşmediğimden emin olmak istediğini söyledi. Tatlım, bence şirin bir şey.
- Bence tapılası (очень мило) yani.
- Seni hapse geri gönderiyorum.
- Alman'ın kim olduğunu biliyorum.
- Aydınlat (Просвети) beni.
- Curtis Hagen. Sanat restorecisi. Dünya'daki en iyilerden biri ama kendi işleriyle bir yere varmamış. Özellikle de Goya restorasyonunda çok iyi. İşte bu, Peter. Antlaşma onun kim olduğunu gösteriyor.
- İlginç bir teori. Nasıl kanıtlayacaksın?
- İmzasını atmış.
- Bence kenara sıkıştırılmış bir imzayı fark etmiş olmalıydık.
- Göster.
- İspanyol köylünün (Испанского крестьянина) pantolonuna bak. Ne görüyorsun? İsminin baş harfleri (заглавные буквы) C ve H.
- Bilemiyorum. Bir yamuk var gibi.
- Bu antlaşma bir şaheser (произведение искусства). Eğer güzel bir şey yapsam, imzamı atardım. Benimle yakaladığın sahte şeylerin hepsinde imzam vardı.
- Nerede?
- Bir ara polarize ışığın altında banka damgasına bak. Hagen, üçüncü cadde üzerinde bir kiliseyi restore ediyor. Giderken uğrayabiliriz. (можем заехать)
- Tamam. Arabada buluşuruz. Şimdi karıma hoşça kal diyeceğim.
- Evet. Tanıştığımıza çok memnun oldum.
- Bunca yıldan sonra ben de memnun oldum.

- Bu mudur?
- Evet.
- Giremezsiniz. Restorasyon dolayısıyla kapalıyız.
- Pardon Peder.
- Bir dakika - bir dakika izin verir misiniz? Teşekkürler.
- Peder... Yalvarırım, Peder. En iyi arkadaşımın ruhuyla sorunları var. Kendisi evli bir adam. Ancak iş yerinde kendisini dağıtacak derecede güzel bir asistanı var, çok tahrik ediyor. Baştan çıkarıldı. Daha da fazlası hatta. Detaylar var. Onu yaşındaki adamlarda hep oluyor.
- Ne yazık ki hep oluyor.
- Ben de onu, hayatını mahvetmeden önce bununla yüzleştirmek istiyorum. Bir sürü günahı var. Yani başlatmayın beni, tam bir pislik. Ama manevi (моральная) yönü çok kuvvetli. Buranın, sözlerimin en etkili yer olacağını biliyorum.
- Burası kiliselerin şehri. Kapalıyız, eminim başka bir kilise açıktır.
- Burada evlenmiş.
- Beş dakika.
- Teşekkürler. Teşekkürler, Peder.
- Kusura bakma, beş dakikamız var.
-Az önce Rahip'e yalan mı söyledin?
- Diana'yı çekici buluyor musun?
- Tabii.
- O zaman sorun yok.

- Olağan üstü.
- Çok güzel. Eğer bu Hagen dediğin kadar iyiyse nasıl oldu da (как же это так, что) hiç adını duymadım?
- Sen sadece yakalananları (пойманных) tanırsın. İkinci en iyi suçluları tanırsın.
- Peki sana ne demeli?
- İstisnalar kaideyi (норму) bozmaz... Bak, C ve H.
- Nerede?
- Burada. İşte burada. C.H.
- Belki.
- Ne demek belki? İşte C ve H.
-Yardımcı olabilir miyim beyler?
- Yüzün, tanıdık geliyor. Belki haberlerde veya 'en çok arananlar' sayfasında görmüşümdür.
- Neal Caffrey.
- Bir sanat hırsızıyla el sıkışmadığım için (за то, что я не пожимаю руки) affet.
- Sanat hırsızlığından hiç tutuklanmadım.
- Tutuklanmasan da, söylediğim gibi, Rönesans suçlusu olarak biliniyorsun. Yani, buradaki varlığından doğan endişemi anlayabilirsin...Peki siz?
- Bir arkadaş.
- Tamam, arkadaş. Bu kilise kapalı.
- Gördün mü?
- Tamam, meraklandırdın beni. Araştırırız.
- Ruhunu dinle, evlat, bedeni değil.
- Yaparım. Bu ne içindi?

- Kapıyı kapat. Burada yardımına ihtiyacım var.
- Hagen hakkındaki bilgi mi?
- Hayır. Diana onunla ilgileniyor.
- Bu karının kart bordrosu (выписка о движениях)
- Evet. Hepsini çıkarttım. eBay'den aldıkları, kiraladığı filmler, ödünç kitaplar. Vatansever hareket sağ olsun.
- Yani kendi karını gizlice takip ediyorsun?
- Notlarımızı karşılaştıralım mı?
-İyi koydun (туше)
- Ne sevdiğini öğrenebildin mi?
- Evet, hepsi özette yazıyor. Çanak çömlek (керамика) yapımı. Nancy Drew hikayeleri, kokulu mumlar, zakkum (олеандры). Eski caz müzik. Ançüez dışında, İtalya'dan herhangi bir şey.
- Evet. Bence cevabını eBay harcamalarına göre çıkardığın liste ile bulamayacaksın.
- O zaman yardım et bana. Romantik olan sensin. Mesela şişenin olayı neydi?
- 82 yapımı (производства) Bordo şarabı.
- Evet. Şişesi 800 kağıt ediyor.
- Doluyken öyle. Ben boşunu aldım.
- Boş mu?
- Bak, Kate ile tanıştığımızda, hiçbir şeyimiz yoktu. Şişeyi aldıktan sonra, karşılayabileceğimiz (которые мы могли себе позволить) herhangi bir ucuz şarapla doldururdum. Sonra o boktan dairede oturur, soğuk pizza ile birlikte içerken, Fransa'da yaşıyormuş gibi davranırdık.
- İşlerin nasıl çözüldü peki?
- Çözülmedi. Çünkü şişe daha iyi bir hayata dair bir sözdü. Kate'in elinde ise, beş yıllığına hapse takılmış biri vardı... Elizabeth'e hiç söz verdin mi, Peter? Ya da zakkum kokulu mumla ne yapmak istediğini düşünüyorsun?
- Selam Diana, ne var ne yok?
- Hagen ülkeden ayrılıyor. Ayın 19'una, Barcelona'daki özel bir şirket adına bilet ayırtmış (забронировал).
- Bir hafta. Kahretsin Neal. Seni gördüğü için çakmıştır.
- İspanya'ya gidiyor. Bu da bir şey.
- Kitaplarımızla veya antlaşmayla veya cinayetle bir bağlantı var mı?
- Hagen cehennem kadar etkileyici. Uluslar arası bir sürü talipli var ama kendini pisliğe sokmuyor (себя в грязные дела не вмешивает).
- Müsait durumdaki her ajanı buna ayarla. İyi olanları biliyorsun. Gerekirse zorla alıkoy. Bu herifle ilgili en ufak şeyi dahi bilmek istiyorum ve mazeret istemiyorum (отговорок не хочу).
Yoluna bir şey çıkarsa....(Если какие проблемы...)
- İmzanı taklit edeceğim. Her zamanki gibi.
- İşte duymak istediğim de bu! Eğer Hagen konusunda haklıysan, herifin antlaşmayla bağlantısını bulmak için bir haftamız var. Eğer 19'unda adamı kaybedersek... Neal, kaybedersek, geri dönersin. Seni koruyamam.

- Geç kaldın.
- Bir fırsat ver ama. Artık çalışan bir adamım.
- Yani?
- Hagen konusunda haklıydık.
- Tabii ki haklıydık.
- Ama ben salakça ve düşüncesizce davrandım, beni gördü. Onu antlaşmalarla bağlantılamak için bir haftam var.
- Bir hafta, yoksa...?
- Geri dönüyorum.
- Hayır hayır hayır.
- Evet. Kate ile ilgili bir şey bulabildin mi?
- Açıkçası, ormanda bir ağaç düşerse, ses çıkarır.
- Yeniden kaybedebilirim, Moz.
- Kaybetmek mi? Daha yeni buldum.
- O da bulmuş. O da bulmuş.

- Kate'i aramamamı (чтоб я не искал) söylemiştin, hatırladın mı?
- Evet.
- Neal, beni zor bir duruma sokuyorsun şu an.
- Dört gün önce San Diego'da bir bankamatikte çekilmiş. Kate Perdue adını alacak. Fransızca Perdue ne demek biliyor musun?
- Evet, Kayıp demek.
- Evet. Meraklandın, değil mi? Ben mi kaybettim, yoksa bensiz mi kayboldu?
- Kes artık!
- Sadece birkaç güne ihtiyacım var, tamam mı? Alman olayı bittikten sonra. San Diego'ya gitmek için birkaç gün. Benimle bir ajan gönderebilirsin, kendin gelebilirsin.
- Kes! Kes! Kes artık! Bu kız için kaç kez daha hayatını bok edeceksin? Seni kırmak istemiyorum, dostum, ama terk edildin, önyargı ile. Onu bulursan tam olarak ne yapacaksın?
- Hikayemizin bu kadar olmadığını biliyorum, tamam mı? Tozun ortasında kayboluyor, hayır, böyle bitemez.
- Yapma dostum. Hepimiz geçtik bu yollardan. Zamanla alışırsın.
- 'O' Kate ise olmaz. Buraya kadar getirdim. Bu hiç sayılmıyor mu?
- Hayır. Bir anlaşma yaptık. Sana güzel bir şey verdim ben ama sen mahvetmek üzeresin.
- Tanrım. Haklısın, haklısın, Peter.
- Zeki adam benim. Terk edildiğim zaman anlamam lazım. Yıl dönümü planlarını halledebildin mi?
- Yaklaşıyorum. Çok yakındayım.
- Yani hiçbir şey yok?
- Hiç yok. Ama bulacağım.
- Bak, ben küçük bir sigara molası (перерыв) vereceğim.
- İçtiğini bilmiyordum.
- Kötü bir hapishane alışkanlığı. Bırakmaya çalışıyorum.
- Jones, gözün onda olsun (следи за ним).
- Tamam.
- Bir dal atar mısın? (Поделишься сигареткой?)
- Bu şey seni öldürür.
- Sürekli duyuyorum ama ölmedim daha.
- Ama bu filtreler çok iyi oluyor. Benim için değil. Anladın sen. Ayırıyorum ben.
- Ateş lazım mı? Nikotin bandı denemelisin.
- İki yıldır devam ediyor arkadaşım. İz bırakıyor hem, çok kötü.
- Sigara içmezsin sen.
- Ne yapmam lazımdı, ateş mi saçayım?
- Demek filtreyi ayırıyorsun?
- Evet, ağır takılıyorum ben.

- Kendi şişemi buldum!
- Hagen'i buldum.
- İlk sen.
- Rıhtımda bir depo var. Hagen, Guatemala dışından paravan bir şirket yönetiyor. Biz bilmiyorduk bunu. Sen nasıl öğrendin?
- Dedikodulara benim inandığım kadar inandığınızı pek sanmıyorum.
- Gidelim.

- Duydun mu bunu? Duydun mu?

- Neyi duydum mu?
- Ritmik şş seslerini. Bir baskı. Kahretsin, Peter! Bir baskı makinesi! Antlaşmaları şu an içeride basıyor. Duyabilirsin.
- Bitirmeleri ne kadar sürer? (Сколько времени займет, чтоб они закончили?)
- Çok renkli baskı işi, Goya kadar karmaşıktır. Test kanıtları, mürekkep formülleri, mükemmel uyum... Bir güne (через день) hazır olabilir.
- Diana!
- Evet, patron.
- Buraya acilen kayıt cihazı istiyorum.
- Tamamdır.
- Hadi.

- Oradaydım! Hagen aradığımız adam. Ama tutuklama için (для задержания) yeterince delilimiz yok.
- Antlaşmaların orada olduğunu biliyoruz. Açalım gitsin.
- Evet. Bu 'Yetki Hukuku'nu okumalısın. Elimizdeki tek şey, depodan gelen sesler, ve adamı da antlaşmalarla bağlamak imkansız. Arkadaşınla konuşmam lazım.
- Arkadaşım mı?
- Yapma Neal. Sana sigara veren eleman.
- Benim öyle bir...
- Jones'u gerizekalı mı sandın? Hageni depo ile nasıl bağlayacağımızı öğrenmem gerekiyor. Hadi Neal. Bana güvenmen lazım.
- Tamam, tamam. Seni ona götürürüm, yarın ilk iş (завтра первым делом).
- Güzel.

- Evet. Kahretsin!
- Ne oluyor?
- Kaçmış.

- Bu ne be?
- Hop!
- Merhaba!
- Ne yapıyorsun? Burada olamazsın!
- Ben öteki tarafta fotoğrafçılık dersi alıyorum ve paslanmış metal yapraklarının kesin A olduklarını fotoğraflıyordum.
- Alın onu.
- Jimmy, Hagen'i çağır.
- Tam olarak ne oluyor burada? Neden içeriye koydunuz?(внутрь посадили)
- Fotoğraf çekiyordu.
- Kapıyı aç! Ölüsün sen! (Ты труп!)
- Kalpazanlık sesi geliyor sanki.
- Anahtarlar geliyor.
- Güzel. Antlaşmaları imzalamayacaktın. Kişisel kibire yabancı değilim (мне не чужда) yani tepkini anlayabiliyorum.
- Seni öldüreceğim. Umarım sana verdikleri şeye değmiştir.
- Değdi.
- Eşi benzeri olmayan (непревзойденный) bir şerefsizsin.
- Beyler, binanın içinde saklanan bir kaçağımız (у нас беглец) var. Şu kapıları kırın.
- Antlaşmaları getirin! Hadi! Gidiyoruz! Hadi millet!
- Çabuk. Hadi. Yürüyün. Hadi gidelim.
- Girin içeri! Kımıldamayın! Ellerinizi kaldırın.
- Yasa buna zorlayıcı koşul adını vermiş. Harvard mezunlarından herhangi biri biliyor mu bunu?... El yok mu? ... Diana...
- Zorlayıcı koşul, bir zanlının özel mülkiyet dahilinde peşine düşüldüğü takdirde (в отношении), onay olmadan girmemizi sağlar.
- Suç mahallinde keşfedilen herhangi bir delil de kayıtsız şartsız esas suça delalet eder (служит доказательством преступления)... Hatırladın mı beni, arkadaş?... İşte avukatımız da burada.
- Biliyor musun, bu kaçma işinde çok başarısızsın.
- Ne diyebilirim ki? Puro?
- Küba mı?
- Beni tutuklamalısın.
- Puro'nun gitmesine izin veririm ama sen kaçak bir suçlusun... Yoksa bu (Да неужто) esas Zafer Antlaşması mı?
- Neden ki? Evet. Evet, öyle.
- Biliyorsun, böylece 3-0 oldu.
- Belki de yeterince zorlamıyorum (я недостаточно стараюсь).

- Tamam, şimdi gözlerinin kapalı kalmasını istiyorum.
- Söz.
- Pekala.
- Tamam. Aç bakalım. Hayatım, hani her yıl sana sürekli söz veriyorum ya...
- Karayipler için.
- Bir nevi istediğin (типа того, что ты хотела) oldu mu?
- Yani, bence gözlerim hep kapalı kalsaydı, bizi gerçekten orada hayal edebilirim. Yavaşça ısınıyor.
- Evet. Gel bakalım.
- Tamam. Çevir aç.
- Dandik mi?
- Biraz dandik ama çok tatlı olmuş.
- Belki bu işe yarar. Belize.
- Ne?
- Zaman buldum. Bir haftamız, iki uçak biletimiz ve Sarteneja'da bize özel bir villamız var.
- Ne.. nerede?
- Villanın gerçekten inanılmaz bir sahil manzarası var, büro oradaki bir torbacıdan ayarlamış. Muhteşem bir şey.
- Tamam. Bu kadarı yeter. Sadece güzel olduğunu söyle.
- Güzel.
- Seni seviyorum.
- Seni seviyorum.
- Teşekkürler.
- Teşekkürler.
- Sence de ısıtıcıyı biraz yakına koymasak mı?
- Evet, soğuk oldu.
- Evet.

- Manzaranın hası burada! (Вот это я называю "виды"!)
- Elizabeth'in hoşuna gitti mi?
- Bayıldı.
- Kahve?
- Evet, İtalyan mı?
- Demek tatile gidiyorsun?
- Evet. Evet, bir haftaya döneriz.
- Hala aynı takım ama.
- Evet, seviyorum, oğlum.
- Bir karar verdiler mi?
- Vermemiş olsak bile, eninde sonunda kendine bir tane yapardın.
- Resmi memurum.
- Danışmansın ve dört yıllığına (на четыре года) benimsin. Sorun olur mu?
- Hayır.
- Döndüğümde burada mı olacaksın?
- Nereye gidebilirim ki?