422. Макароны.

Где-там моя Сусанна с макаронами? Как у вас впечатления? У меня - впечатления страшные и ужасные. Потому что вдруг осознаешь, что понимать - всё понимаешь прекрасно, а вот сама я бы так, наверное, не сказала. С междометьями, и всё такое. Или сказала бы? Не знаю... Половина мозга качается в гамаке с закрытыми глазами и говорит "да чё ты паришься? Конечно бы сказала! Чего тут не сказать-то? Детский сад один", а другая половина стоит на коленях в церкви, смотрит на распятие и молится "Господи! Только бы выяснилось, что я тоже так умею! Только бы... Keşke...". И тут появляется яркий свет, и Бог говорит: "Ну чё ты молишься? Ну вот реально: чё ты молишься, а? Возьми свари макароны и прокомментируй каждый шаг. Запиши себя на телефон и посмотри, так ты говоришь, или не так"... В связи с чем, на завтра вам задание... От моего воображаемого, но Бога.  Всем срочно сварить макароны, комментируя всё по-турецки. Лучше с соусом... Всё равно, с каким. Но записать себя на телефон и посмотреть со стороны, как вы это делаете. Можете даже никому не показывать. Крутое задание, никому не отлынивать..., а то мой Бог вас покарает как-нибудь.
После Тэтэ, Нил и Сусанны вам должно быть не так страшно... Кстати... Я-вот, наверное, инструкции как чего готовить дать могу. Но у меня сейчас будет явная проблема с расхваливанием собственной работы. А это, я так поняла, у турков обязательная программа. Сразу видно, что они хорошие продавцы. Что-то элементарное состряпают, а хвалебных речей-то, хвалебных речей... в собственный адрес... А у нас - у русских как?... "Şey... akşam yemeği hazırlamışım. İsterseniz buyurun...". Но сильно не пиарим. Потому что, чем меньше народу набежит,- тем больше самому достанется. А я и других за еду хвалить не умею. У меня бабушка бывало наготовит-наготовит, а потом сидит-в рот тебе смотрит, пока ты ешь, и каждую минуту спрашивает "Ну как? Вкусно?". А я отвечаю "хм". А она всегда чего-то большего ждала, похоже. Но ведь и дураку понятно, что "вкусно" или нет - определяется по количеству добавок, которые люди просят. Если кастрюлю вылизали, - значит окей, нормально получилось.

1. Evet 360-TV izleyeciler, benim suyum kaynadı... kaynadı... 
2. Hehe, şaka yapıyorum.
3. Nasılsınız, iyi misiniz?
4. Suyum kaynadı derken makarna suyu kaynatıyorum.
5. Size çok şahane bi spaghetti yapacağım bugün.
6. Bak neler koyacağım içine biliyor musunuz? 
7. Sosuna - önce- kuru et koyuyorum, füme et, ama isterseniz pastırma yaparsınız, sucuk yaparsınız, size kalmış.
8. Taze soğan, bir tane biber dolma, tom... şey... maydanoz, bir yumurta, biraz tuz, biraz sarımsak, ayçiçek yağı, ve domates bi tane.
9. Bunların hiçbirini tabii makarnanın içine koymuyorsunuz, kaynarken yani.
10. Bunlar tamamen... Bu.. bunlar hepsi sosun içine girecek. 
11. Anlaşıldı mı?
12. Şimdi kaynayan suyuma biraz ayçiçek yağ koyuyorum ki, makarnalar yapışmasın birbirlerine diye.
13. Evet. Ve işlem başlıyor. Başlıyor başlıyor başlıyor.
14. Şimdi şöyle bir şey yapıyoruz bakın.
15. Yavaş yavaş yavaş kaynayan suyun içine yumuşatarak bunları koyuyoruz. 
16. Şimdi kırılmasın diye bunu yapıyoruz.
17. Ama yo, daha kısa saplı seviyorum dersen, daha kısa makarnalar seviyorum dersen o zaman kırarsın onu, bir şey yok, ya da kısasını satın alırsın. 
18. Mesele bu kadar basit. 
19. Şimdi bu kaynayacak yaklaşık bir sekiz - on dakika, zevkinize kalmış. 
20. Ben biraz daha pişmiş seviyorum, ama siz daha çiğ seviyorsanız ki, yani, İtalyanlar çiğ sever, ben gidiyorum bazen İtalyan restorana...
21. Çok komik algılarım oluyor benim aşçılarla, inanmazsın.
22. Kapattım kapağını.
23. Bu kaynasın ben de o sürede biraz altını kısayım da zaman kazanayım. 
24. Çünkü sosu hazırlayacağım.
25. Sos için şöyle bir tenceremiz var.
26. Sos tenceresi yapacağız onu. 
27. Evet, bunun içine biraz yağ atıyoruz, çok değil, yani... size... size gerekli kadar hani şeyde kullanmanız üzere gerekli kadarını koyacaksınız, siz ne kadar seviyorsanız. 
28. Evet. Domatesimizi lütfen tamamen şu ekilde büyük büyük kesiyoruz.
29. Tencerem orada ötüyor. Ötüyor ötüyor aman ötüyor. Bak şimdi.
30. Evet, biraz açalım kapağını.
31. Evet. Ve ocağımın bu tarafını açıyorum, biraz kısayım.
32. Yağımı koyuyorum kardeşler. 
33. Domatesimi hazırladım.
34. Efedime söyleyeyim, soğanlarımı hazırlıyorum. 
35. Evet, çok küçük yapmıyorum.
36. Her şeyi biraz daha iri iri kesiyorum, görülecek şekilde.
37. Evet şimdi dolmam biberimi de. 
38. Şöyle içini açtım bunları aldım.
39. Uzun uzun... İsterseniz daha ince isterseniz daha kalın, zevkinize kalmış. Evet.
40. Bunu koyuyorum. Hazırladım.
41. Efendime söyleyeyim, biraz sarımsak.
42. Sarımsaksız makarna sosu düşünemeyeceğim. 
43. Ben malzemeleri anlattım mı, krema var dedim ya, dedim mi kremayı? Kremamız var. A-a... Krema dedim mi hatırlamıyorum. Deme şimdi. 
44. Eh kremalı dedim baştan zaten, değil mi?
45. Şimdi bunları bu sos tenceremizin içine atıyorum hepsini.
46. Hepsini bu şekilde atıyorum.
47. Hiç 'birini önce birini sonra' diyordum ya daha önce hani?
48. Biri önce biri sonra değil.
49. Hepsini birden içine attım. 
50. Arkadaşlar... Evet, elimi yıkayayım bir lokmacık.
51. Evet. Şimdi. Nerede?.. Şu da çok hızlı gitmeye başladı. 
52. Bunu açayım biraz.
53. Bunlar öyle bu kendini bi pişiyor sanacaklar. 
54. Hani pişirmeyeceğim de pişiyor sanacaklar kendilerini. 
55. Tuz koymuyorum çünkü koyduğumuz işte kuru et eh olsun eh içinde biliyorsunuz hani pastırma koyarsanız sucuk eğer onun kendi tuzu var.
56. Bırakın masada herkes kendi istediği kadar tuzunu koysun.
57. Şimdi şöyle bir yumurtamı kırıyorum.
58. Çırpıyorum.
59. Sanki siz bilmezmişsiniz gibi bunları.
60. Bi de şeyli şeyli anlatıyorum, afili afili yani. 
61. Sosumuz burda.
62. Makarnamız ne alemde bi bakalım.
63. Maccheroni ah Allah.
64. Evet. Şimdi sosumuza devam ediyoruz burda. 
65. Biraz karanlıkta mı kaldı benim sosum ne?
66. Makarnamı oraya alayım sosumu buraya alayım.
67. Evet. Makarnamı oraya alayım, hop.
68. Sosumu da buraya koyayım. 
69. Evet. Çünkü sosumun yapılışını göstermem lazım şu an size, değil mi?
70. O yüzden de.
71. Şimdi bu yumurtamı çırptığım yumurtayı... çatalımı nereye koydum... evet burda...çırptığım yumurtamı... daha doğrusu onun içine kremayı...
72. Evet... bu ufak geldi... Tekrar buraya dönüyoruz... Haha... Ya kızlar bazen benim kafa da gidiyor yani... a-a normal, Allah Allah.
73. Kremayla yumurtayı karıştırıyoruz yine, çünkü kremayı öyle bırakırsanız çok sulu olur. 
74. Yani bi de bir yumurta katarsanız bu da sonuna çok güzel oluyor yakışıyor yani. 
75. Evet. Yaptım. Şimdi kuru etimi koyuyorum.
76. Daha fazla açmışım yavaş gidiyor biraz. 
77. Hiçbir şey çok pişmeyecek gençler.
78. Kuru etimi attım hop (bol cana). 
79. Füme etimi ya da ya iste neyse siz sizin pastırmanızı.
80. Neyse aşçılarla olan şeyi anlatıyordum ya.
81. Gidiyorum şimdi... özellikle de uyarıyorum... diyorum ki... Benim makarnam lütfen şok pişsin diyorum. 
82. Onlar tekrar İtalyan usulü diye bana az pişmiş.
83. Ya ben çok pişmiş seviyorum.
84. Tekrar öyle getiriyor.
85. Çok pişmiş diyorum tekrar.
86. Eh sonunda bir gün bir tane çağırdım aşçıyı, dedim ki yani lütfen dedim ya, Allah rızası için benim istediğim gibi yap. Kurban olayım dedim ya.
87. Neye istediğim gibi yaptı da kavga bitti.
88. Bu böyle pişerken biraz... Makarnamız da olmuş gibi bir şey sanki.
89. İki dakika daha dursun.
90. Hani ben kendim seviyorum öyle dedim ya.
91. E bence öyle yapacağım yani.
92. Siz kendinize daha az pişmiş yapabilirsiniz.
93. Bakayım... Mmmm... Güzel! Güzel.
94. Süz.. süzeceğiz tabii makarnamızı.
95. Süzdüğümüzde de büyük bir kaba koyacağız, onu da hazırladım.
96. Büyük bir kaba koyacağız, sosunu koyacağız, karıştıracağız, afiyetli yiyeceğiz.
97. Ekleyin.
98. Şimdi kremamızı atıyoruz.
99. Kremaya sıra geldi. Yaşasın!
100. Bayılacaksınız buna.
101. Nefis bir tadı var.
102. Evet. Maccheroni hazırdır.
103. Maccheroniyi aldım fırından, haha ocaktan ve çok daha attım buraya ama normal. 
104. Evet şimdi süzeceğim onu. Süzeceğim onu.
105. Hop, çok güzel.
106. Şimdi derler ki, soğuk sudan geçirme.
107. Ben şöyle bir şey söyleyeyim size - rahmetli Kenan abim bunun bi ustasıydı.
108. Allah rahmet eylesin. Ben...
109. O bana derdi ki, bi kere gezdir.
110. En azından Kenan abimin hatrına bi kere gezdiririm. 
111. Siz ister yapın ister yapmayın.
112. Peki yağ koymuyoruz.
113. Neden koymuyoruz? Çünkü sosumuzda yağ var.
114. Ama bir parçacık tuzu koydum.
115. Şimdi yaptığımız kremalı sosta tuzumuz var.
116. Eeeh neden var? Etten dolayı var.
117. Şimdi şöyle bir şey önereceğim size.
118. Bazıları bunları birlikte karıştırır, bazıları da bunu ayrı koyar, isteyen kendisi koyar tabağına.
119. Ama biz bugün biraz kalabalıyız.
120. O yüzden de ekipçe yiyeceğiz bunu.
121. Bu yüzden de ben şimdiden karıştırayım ki öbür türlü baş edemem yani herkesin tabağına tek tek koyamam. 
122. Yani bu sizin için de geçerli, öyle yapmayın böyle yapın o zaman.
123. Evet, şimdi... neredeydi bu karıştırıcılarım benim?
124. Her şeyimi bazen önceden önceden hazırlayamıyorum canım Allah ne yapayım kardeşler?
125. Evet, baksanıza şunun güzelliğine. Nasıl ama. Nasıl ama. 
126. Çok lezzetli, arkadaşlar, bildiğiniz gibi değil. 
127. Evet. Sen sevdin mi bunu?
128. Tamam süper, ya sen? ya sen? ya sen? ya sen? ya sen? haha
129. Herkes görüntüye hasta olmuş zaten.
130. Hasta olmuşsunuzdur.
131. Daha atıyorum biraz ben, boş ver ama.
132. Evet... Arkadaşlar... Allah Allah...Allah Allah Allah Allah Allah Allah bu nasıl sevmek Allah Allah
133. Evet süper, süper-makarnamız hazır. Maccheroni geldik.
134. Azıcık böyle, süsleyelim.
135. Süsleyelim püsleyelim gençler, Süsleyelim süsleyelim süsleyelim hayatımızı da böyle süsleyelim.
136. Neşelenelim, güzelleşelim, yiyelim içelim, ne olacak, makarna da dedin nedir ki?
137. Her evde pişer.
138. Öyle abartacak hiçbir şey yok.
139. Buyurun bak, hop... hop pişti.
140. Pişti ve oldu bitti.
141. Afiyet olsun.
142. Nefis bir makarna.
143. Tabii spaghetti.
144. Makarna benim için makarna.
145. Bir gün de tortellini yaparım olur mu?
146. Şimdi spaghetti.
147. Hadi çocuklar masaya!

---

Suzancığım bana bakar mısın lütfen?... Şunu bil ki, Büyük Göçler (şahane bir belgesel) senin makarnandan daha kısaydı. То есть, я не знаю никого, кто 12 минут мог бы на тему макарон распинаться. Это редкий талант. Снимаю шляпу.

---

---

---

---

---

---

Как всегда, очень страшно выглядит, я знаю. Я вообще рисую плохо, вы в курсе, поэтому терпите. Теперь давайте картинку обсуждать. Что тут?

Ну, искать соответствия с русской грамматикой тут даже смысла нет, я так поняла. Но у нас и турецкие мозги давно сформированы. Надо только организовать то, что там уже есть.

• Желтеньким выделены два основных различия: придаточное цели это, или какое-то другое (всё равно, какое). Придаточное предложение цели будет отвечать на вопрос ДЛЯ ЧЕГО=ЗАЧЕМ... Ну, или "на кой чёрт", "какого ...." и тому подобные мысли.  

• Смотрим на строку ИНФИНИТИВ:

Тут синим - придаточное предложение, которое отвечает на вопрос "пришел ДЛЯ ЧЕГО". Ответ - рассказать. Это и есть придаточное цели.

Во всех языках (вообще во всех) через инфинитив можно выразить только действие того же самого лица, которое является действующим же лицом и в главном предложении. Инфинитив отвечает на вопрос "что (с)делать", я вам его подчеркнула.

То есть... Я пришел..., и рассказывать, что солнце встало, тоже буду Я.

"Я позвонил, чтобы сказать, что люблю тебя".
Позвонил Я, и скажу тоже Я... Не смотрите тут на того, кто любит. Это могло бы быть "чтобы сказать, что Петя любит Машу". Это не наше придаточное цели, а уже другое придаточное, отдельная песня, не на нашу тему. Нас интересует только "я позвонил, чтобы сказать". Кто английский знает? I just called to say I love you. Вон, там тоже через инфинитив при тех же обстоятельствах "чтобы" делается.

В турецком для такого мы используем için. Seni affetmek için geldi - он пришел, чтобы тебя простить. Пришёл - ОН, и прощать будет тоже - ОН. С инфинитивом всё понятно, будем считать.

Дальше совершенный вид - ДЛЯ ЧЕГО?- ДЛЯ ТОГО, ЧТОБЫ кто-то что-то СДЕЛАЛ. Вот эта красненькая С показывает нам, что это совершенный вид, да? А то мало ли,- может, кто русский забыл, с таким количеством турецкого в голове...


Это выражается через повелительное наклонение + diye по желанию.
Нам этот diye больше важен, чем туркам, потому что нам он помогает понять их логику.

Mektubu ona verdim okusun (diye) - я отдал ей письмо, говоря "пусть прочитает"= я отдал ей письмо, чтобы она прочла.

---

---

---

---

---

---

---

---

---

---

---

---

---

---

---